Üç yıl ancak oldu apartman yaşamına geçişim. Yani yeni sayılırım. Öncesinde ailemin sahibi olduğu bahçeli, müstakil bir evde yaşıyordum. Yaklaşık 400 m2lik bir arsa üzerine kurulmuş bir evde yaşıyordum. Geniş sayılabilecek bir bahçemiz vardı. Çocukluğumun geçtiği bu mekânda büyükbaş, küçükbaş hayvan da beslemiştik bir zamanlar. Şimdilerde ancak yeşil soğan, patates gibi kolayca ürünler ekili.
Evlendiğimde ayrı bir eve çıkmamız uygun olurdu. Ancak müstakil ev bulmamız zordu. Mecburen biz de apartman seçeneğine kaydık. Ve kendimi birden emlak piyasasının ortasında buldum. El yordamıyla ilerlerken apartman dairesinin bulunduğu katin, binanın asansörlü olmasının, otoparkın olmasının önemini yavaştan kavradım.
Yaklaşık 4 ay sürdü bu arayışım. O da ayrı hikâye. Sonunda 4 bloklu bir siteden banka kredisiyle bir ev aldık. Sitenin genişçe bir otoparkı, çocuklar için oyun parkı, süs havuzu, çardakları vs var. Benim için yeni bir ortam, çevre, alışmadığım bir altyapı ve yaşamımda yeni girdiler... Örneğin apartman görevlisi neydi ve ne yapardı?
Sitemiz 5000 m2 bir alana kuruluydu. Toplam 80 daire vardı. Her dairede ortalama 3 kişi hesabıyla, yaklaşık 250 kişiyle aynı mekânı paylaşıyorduk. Müstakil evdekinden farklı yükümlülüklerimiz ve haklarımız vardı. Toplanan aidatla hizmet veren profesyonel bir şirkete havale edilmişti site yönetim işi. Aylık ödemeler, bakım ve temizlik, ücretli çalışanlar gibi işleri takip ediyordu. Yılda bir yapılan genel kurul toplantılarıyla yeni kararlar alınıyor, yetki veriliyor, görevlendirmeler yapılıyordu. Ancak gördüğüm kadarıyla bu toplantılara katılım az oluyor ve alınmış kararlara yıl boyu boyun eğmek gerekiyordu. Hâlbuki kat maliklerinin işleyişe yön vermek için ellerindeki tek araç bu toplantılardı.
Apartmanda yaşamanın getirdiği yeniliklere çabuk adapte olanı var, olamayanı var. Toplu yaşam alanlarındaki büyük sorunlardan biri gürültü. Otoparkta yüksek sesli müzik dinleyenler, bina içindeki bitmek bilmeyen kapı önü sohbetleri, evlerde bangırdayan televizyon sesi vs. Temizlik alışkanlıkları bir diğer sorun. Çocuk oyun parkına hali seren mi ararsınız, yangın merdivenine sofra çırpanlar, alttakileri düşünmeden balkon yıkayanlar, izmaritlerini pencereden atanlar, asansöre çöp bırakanlar.
Eskinin komşuluk ilişkilerinde ve hukukunda da bariz bir gerileme var. İletişimde olduğum topu topu 2 komşumuz var. Geçenki toplantıda, epeydir göremediğim birine rastladım. Büyük bir kalp ameliyatı geçirmiş, geçmiş olsun dedim. Komşulardan tekinin de birlikte yaşadığı babası ölmüş, ancak haberimiz oldu. Bizim de çocuğumuz olduğunda kutlayanımız olmadıydı siteden. Yanımızdaki daire boş sanıyorduk, gurbetçiymiş meğerse. Geçende ateş alır gibi bir gelip gittiler de ordan bildik.
Müstakil evin tadını bir kere alanlar onu özlemle anıyor. Ama büyük kent merkezlerinde müstakil evler diye diretmek bu saatten sonra pek mümkün değil. Ama son depremlerin de bize hatırlattığı gibi, havaleli yüksek binalar yerine, yeni açılan ve elden geçirilen konut alanlarında en çok 3-4 katli yayvan binalara doğru kararla bir geçiş akıllıca olacaktır. Tabii, eskinin müstakil evini özleyen kitlelerin de hoşuna gidecek doğayla daha iç içe, yeşile yer veren, sıcak insani ilişkilerin yeniden tomurcuklandığı bir yaşama da uzun donemde böylece geçilebilecektir. Kim bilir...