Yuvarlarsak...



Dur bir, dur bir dakika, dinlee... Façanga topluluğunun bir şarkısıymış. Sen de dur Kandıralı. Sakın o rakamı yuvarlayım deme. Kesin hesap istiyorum, neymiş bileyim.

Çok çektik bu yuvarlamadan. Bir gelişmemişlik hastalığı bu. Eski cağlardan gelen, monarşik bir anlayışla, tebaya kulmus gibi bakan, ne atsam yer anlayışının bir tezahürü olsa gerek. Yönetenin hesap vermesi, bunun için hesabın iyi tutulması, iyi muhasebeleştirme, kurumsal şeffaflık anlayışları, uzun mücadelelerden sonra zamanla ortaya çıkmış.

Atatürk zamanında, İnönü, başbakanmış galiba, bir olay anlatırlar. Bütçe hazırlanıyor. Bütçeyi denkleştirmek önemli. Birkaç kuruş fark çıkmış. Dert olmuş bizimkilere, nereye gider bu üç kuruş diye. Ordan geldik şimdi TÜİK istatistiklerine... Bardağın dibinde kalmış damlayı kendine yontarak bardağın bir kısmı dolu ayağı... Et, süt, yumurta, peynir, var mı bunun ötesi? Tefe tüfe küfe derken mandrake yapıp lahavlee dedirtecek bir rakam çıkartıyorlar. Tamam, bir felaket olduğunda can kayıplarının yüksek gösterilmemesini anlayabilirim. Eşek değiliz. Ama bu yalan yanlışı sistematik yaparsan bunda kasıt ararım arkadaş. 186 iken 85cik denince karın doymuyor, bunu bilesin! İstatistiğin bir saygınlığı varken rakamları yorumlamada kandırıkcılığın şahikasına varılması rakamlardan soğuttu bizi.

Öyle kesin hesaplama izlenimi veren rakamlar çıkabiliyor ki insanın karşısına, vay be dedirtiyor bazen de. Örneğin fiyat etiketlerindeki 49,99₺ yi alalım. Demek rakamlardan ümidimizi tümden kesmemek lazım(!). Ama bu da işimize gelen bir rakam değil. Verebiliyor musun sen muikten, resmi yetkili kurumdan gerçek, doğru, doyurucu ve inandırıcı istatistikler? Marketteki ürün fiyatlarında da böyle, kaç Afgan , kaç Suriyeli var gibi beka sorunlarında bile çocuk kandırıcı, komik, belli ki sağlam bir hesabının tutulmadığı anlaşılan uçuk rakamlar telaffuz ediliyor, ortalıkta uçuşuyor. Balık kokmuş!

Yukarıda işler böyle de, bu topluma yansımayacak mı? Evinizde ustalara iş yaptırırken ne kadar tutacak ustam borcumuz dediğinizde ne verirsen ver abi, ya da yabancı değilsin abi hallederiz onu deyip iş bitene diyaloğun baka sardığını çok gördüm. Kabala ya da yuvarla su hesabi benzeri sözler de aynı karadüzenin yansıması.

Hele gıcık olduğum bir örneği daha var bu yuvarlamanın. Kent, kasaba girişlerindeki nüfus tabelaları. Diyelim filan kasabası. Nüfusu 15.000. Kim saymış, yaz- kış ortalamasi alınmış mi örneğin? Belli mevsimlerde diyelim turistik bölgelere nüfus akını oluyor, o gibi faktörler dikkate alınmış mı? Seçimlere 5-6 ay kaldı örneğin. Nüfus kaydırmaları yapıldı mı, yapılacak mı bir milletvekili daha fazla seçtirebilmek için o yöreden? Bu yan faktörleri dikkate almadan ben saydım oldu denince gercekdışı rakamlar çıkar. Hadi onu da yuvarlayalım, kaç diyelim sen söyle denince "kabala" rakamlar çıkar işte 15.000 gibi.

Yetti gari, bırakın yuvarlamayı, işi erbabına bırakın!





Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski