İş buralara gelince, biz tüketicilerin mücadelesi de kapsamlı olmak zorunda. Açlık sınırını defakto yakalayamayan milyonlar olarak marketleri markaja alıp yakaladığımızda malları ucuza kapmak zorunda bırakıldık.
Yurt genelinde binlerce şubesi olan bir zincir markette, diğerlerinden 4₺ ucuz kuru fasulye bulduğumda tereddüt etmemiştim. Son tüketim tarihini (stt diyelim ona) ve menşeini kontrol ettikten sonra atmıştım sepete. Akşam evde ürünleri yerleştirdik, tekini de açıp suya bastık ki akşam pişireceğiz. Bir baktık ki kurtlar yüzüyor. Mevsim kış, uygun saklama koşulları da yerine getirilmiştir saikiyle ambalaja bakmak geliyor aklıma. Yırtık poşet zımbayla tutturulmuş. Açık sınırı gören gelmiş. Kaptığım gibi markete girdim.
Sakin olmaya çalıştım, çünkü çalışanların kötü koşullarını görüyor ve üzülüyordum. Etiket hatalarından geçtim, yetişemiyorlardı, ama bu seferki planlanmış taammudi katalog sıçtu. Tırmandırmadan sorunu calışanlarla halledeyim dedim. Onlar da uzun etmedi, fişin var mıyı bile sormadan ürünü hemen yenisiyle değiştirdiler. Koşullar insan sarrafı yapmış bizi, bu yanlışın sehven değil sistemli olduğunu tavırlarından anladım. Bir daha olursa olayı büyüteceğimi hissettirdim.
Kıssadan hissemiz şu olacak: Siz siz olun poşetleri, içini iyi inceleyin. Tarihlere, menşeye dikkat edin, satırların arasını okuyun! Son bir el yoklaması yapıp poşetleri şöyle bir sıvazlayın ki elinize zımba batmasın.